CIEES 2022 AÇILIŞ KONUŞMASI
Saygıdeğer bilim insanları, değerli katılımcılar, İzmir Demokrasi Üniversitesi ve Doğu Avrupa Çalışmaları Platformu’nun ortaklığı ve İzmir Demokrasi Üniversitesi’nin ev sahipliği ile gerçekleştirmekte olduğumuz Beşinci Uluslararası Doğu Avrupa Kongresi’nin açılışı münasebetiyle karşınızda olmaktan mutluyum, sevinçliyim. Bu münasebetle burada hazır bulunan bilim insanlarını, öğrencilerimizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
2017’de faaliyetlerine başlayan PIEES, Türkiye, Balkanlar, Ukrayna, Romanya, Polonya, Macaristan, Arnavutluk, Bosna ve Avrupa’nın diğer ülkelerinden akademisyenlerin katılımlarıyla her yıl en az bir uluslararası kongre düzenlemekte, yılda iki kez JIEES isimli dergi çıkarmakta, ülke ve dünyada olayların gelişmesine bağlı olarak gerekli gördüğü aktüel konularda konferanslar tertip etmektedir. PIEES aynı zamanda camia içi çalıştaylar yaparak faaliyet alanlarını gözden geçirmektedir.
PIEES, Doğu Avrupa’nın tüm ülkeleri, Türkiye’deki ilim kurumları, üniversiteleri, resmi ve sivil kurumlarıyla geliştirmiş olduğu ilişkiler, kurmuş olduğu samimi ve sağlam bağlar ile Türkiye’nin dünyaya açılan bilim ve akademi platformu olmuştur. Bu alandaki gelişmesini sürdüreceği artık her türlü endişeden aridir.
Doğu Avrupa eksenli akademik çalışma platformu olan PIEES’in ne kadar önemli olduğu bizzat yakın zaman önce başlayan ve halen devam etmekte olan Ukrayna – Rusya savaşı ile daha iyi anlaşılmıştır. Yaklaşık iki aydan beri televizyon ekranlarından halkı bilgilendirmek üzere çağrılan konuşmacıların Ukrayna’yı hiç bilmedikleri, Türkiye – Rusya ilişkileri hakkında da bir görüş ve fikir sahibi bile olmadıkları trajik şekilde ortaya çıktı. Türkiye’nin devlete ve halka doğru bilgi iletecek uzmanlara ne kadar büyük ihtiyaç duyduğu bu olaylar ile berrak şekilde ortaya çıkmıştır.
PIEES’İN temel amacı, Doğu Avrupa tarihini, kültür coğrafyasını, etnik ve coğrafi sınırlarını, demografik yapısını araştırmak, bu alanda ortaya çıkmış bulunan ilmi birikimi gözden geçirerek bilim kamuoyunun dikkatine sunmaktır. Beşincisini yapmakta olduğumuz kongremizin de temel amacı budur.
Kıymetli bilim insanları, PIEES’İN çalışmaları başlangıçtan günümüze gelinceye kadar beş yıllık bir süreyi kapsamaktadır. Akademik bilgi birikimi açısından belirtilen süre önemli zaman dilimidir. Ancak, bu konuşmayı hazırlamak üzere masaya oturduğumda ve Doğu Avrupa’nın neresi olduğunu hatırlamaya, kendi zihnimde canlandırmaya çalıştığımda, ciddi sıkıntı ve sorunlarla karşılaştım. Fark ettim ki, Doğu Avrupa’nın ülkemiz ve dünya açısından henüz kabul edilmiş ilmi bir tanımı yoktur.
Türk Boğazları ile Kerç Boğazı’ndan Kuzeye doğru ilerleyen çizginin Asya – Avrupa sınırı kabul edilmesi şeklindeki Herodot zamanına inen klasik anlayış günümüzde artık geçerliliğini yitirmiş, ancak, yerine genel kabul görmüş bir tanımlama konulamamıştır. Meselenin Türkiye açısından hayati önem taşıyan yönü, belirttiğim klasik anlayışın ülkemizi iki kıtalı hale getirilmesidir.
Kıtalar arası sınırların tayininde genel olarak kültürel bütünlüğün dikkate alındığı kabul edilmiştir. Bu da, Avrupa ile Avrupa dışında kalan kültürlerin tayin edilmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Avrupa, Asya’yı kendinden ayırırken kültürel yakınlığı veya benzerliği dikkate almıştır. Bu bağlamda Akdeniz ve kuzeyindeki tüm coğrafi alan, Kafkasya, Hazar havzası dâhil olmak üzere Avrupalı addedilmiştir.
Bunun karşısında, Türkler, boğazların batısına Avrupa, doğusuna ise Asya demekte, kendilerini adeta iki kıtalı ulus olarak görmektedirler. Böylece, Türkiye’nin ana karasını ve büyük kısmını teşkil eden kadim ismiyle Anadolu yarımadası, Asya’ya dâhil olmaktadır. Bunun hiçbir kabul edilebilir tarafı olmadığı ortadadır. Anlattığım hususun bir de günlük yaşantıda, akademik faaliyet süreçlerinde yarattığı sorunlar söz konusudur. Yaptığımız kongrelerin konu başlıklarını hazırlarken Edirne ile ilgili tebliğler Doğu Avrupa alanına girerken, Gaziantep ile ilgili tebliğler Asya kıtasında addedildiği için konu dışında addedilmektedir.
Bu açıdan değerli bilim insanlarının, Türkiye’nin Avrupalılığı veya Asyalılığı hakkında kafa yormaları ve bu konuyla ilgili literatürü gözden geçirmelerini rica ediyorum. Bu konuyu daha yakın mercek altına almalı ve düşüncelerimizi ilgili platformlarda tekrarlayarak kabul edilmesini sağlamalıyız.
Konuyla ilgili şahsi düşünceme göre, Türkler, kadim yurtları Asya olmakla birlikte Selçuklulardan itibaren Avrupa’da yaşayan bir ulus olmak itibariyle hem Asya hem de Avrupa’ya ait bir ulus olarak kendilerini tanımlayabilirler. Ancak, bunu Boğazların ötesi Avrupa, berisi Asya şeklinde yapmanın Türkler için bir anlamı yoktur. Ankaralı ile Trakyalı’yı kültürel bakımdan birbirinden ayıran şey nedir? Kanaatimce hiçbir şey. Bu bakımdan, Asyalı ve Avrupalı olacaksak, Tüm ulus olarak bunu düşünmeli, coğrafi ayrıma göre yapmamalıyız.
Biraz da kongremizin hazırlık aşamaları, emeği geçen insanlarımızı, sponsorlarımızı konuşmak istiyorum. Her kongre itinalı bir çalışma ve hazırlığın, muayyen bir mali desteğin ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.
Öncelikle İzmir Demokrasi Üniversitesi’nin kıymetli camiasının PIEES’İ ağırlaması, konuk etmesinin PIEES camiası için kıymetli, değerli, unutulması mümkün olmayan bir konukseverlik örneği olduğunu belirtmeliyim. İDÜ, PIEES’in faaliyet hafızasındaki yerini almıştır. Bu münasebetle, Saygıdeğer rektöre, Mustafa Öztürk Hoca’ya, her türlü ayrıntıyı bizzat sorumluluk üstlenmek suretiyle yöneten Gonca Kuzay hanımefendiye içten teşekkür ediyorum.
PIEES sekretaryasının hiçbir karşılık beklemeden daimi olarak gerçekleştirdiği vefalı çalışmalarına bu kongrede de üst düzeyde değinmek zorundayım. Sevgili Sema, Erim, Mehmet, PIEES’in yürütülmesini sağlayan asli elemanlar oldular, olmaktadırlar. Kendilerine huzurlarınızda teşekkürlerimi sunuyorum.
Tarih alanında Türkiye’nin en önemli kurumu olan Türk Tarih Kurumu yaptığımız her kongreye orta ve yüksek düzeyde mali destek sağlayarak çalışmalarımızın sürmesine destek olmaktadır. Bu kongremizde de bizleri desteksiz bırakmayan Türk Tarih Kurumu’na minnettarlığımızı en üst düzeyde belirtmek istiyorum.
Mevcut kongremizin yürütülmesi için gerekli teknik ekipmanın temin edilmesi ve sekretaryamızın konaklaması için ihtiyacımız olan mali destek Avrasya Bir vakfı tarafından temin edilmiştir. Bizim için büyük önem taşıyan bu destek için Avrasya Bir Vakfı’na da içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Elbette, kongrenin asli kahramanları, bilim insanlarımızdır. Yıkıcı bir savaş ortamında kongremize söz verdikleri katılım sözünü askıya almadan tek bir fire vermeksizin katılan Ukraynalı meslektaşlarımız başta olmak üzere yurtdışından ve ülkemizden kongremize teşrif eden katılımcılara huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Kongremizin ülkemiz ve evrensel ilim açısından faydalı birikimler ortaya çıkarmasını diliyorum. Saygılarımla.
Prof. Dr. Yücel Öztürk